Ordu Gölköy’de Hangi Türk Boyu Vardır? Antropolojik Bir Yolculuk
Ordu’nun Gölköy ilçesi, Karadeniz’in yeşilin her tonuna bürünmüş vadilerinde saklı bir kültürel mirasın izlerini taşır. Antropolojik açıdan bakıldığında Gölköy, yalnızca coğrafi bir alan değil, aynı zamanda geçmişten bugüne taşınan kolektif kimliklerin, ritüellerin ve toplumsal sembollerin yoğunlaştığı bir sahnedir. Bu yazıda, Gölköy’ün tarihsel kökenlerini anlamak için bir antropoloğun merakıyla yola çıkıyoruz: Ordu Gölköy’de hangi Türk boyu vardır?
Kökenlere Yolculuk: Oğuz’un İzinde Gölköy
Gölköy’ün halk yapısı incelendiğinde, bölgeye yerleşen toplulukların kökenlerinin büyük oranda Oğuz Türkleri’ne dayandığı görülür. Oğuz boylarının Anadolu’nun birçok noktasına yerleşimi, 11. ve 12. yüzyıllarda Selçuklu fetihleri sonrasında gerçekleşmiştir. Gölköy ve çevresi de bu göç dalgasının etkisiyle şekillenmiştir. Bölgedeki soy isimleri, yer adları ve sözlü geleneklerdeki motifler; özellikle Kayı, Bayat, Çepni ve Dodurga boylarına işaret eder.
Çepni boyu ise Gölköy’ün kültürel kimliğinde ayrı bir yer tutar. Tarihçiler, Çepnilerin Karadeniz kıyılarına yerleşen ve yerel kültürle etkileşim halinde kalan en dinamik boylardan biri olduğunu belirtirler. Bu etkileşim, yalnızca dilde değil, inanç sistemlerinde, toplumsal örgütlenmede ve yaşam biçiminde de iz bırakmıştır.
Ritüeller ve İnançlar: Kimliğin Görünmeyen Katmanları
Antropolojik açıdan bir toplumun köklerini anlamanın en güçlü yolu, ritüellerine bakmaktır. Gölköy’de yaşayan topluluklarda, özellikle doğa merkezli inanç izleri dikkat çeker. Dağlar, pınarlar ve ağaçlar kutsal kabul edilir; bu durum Orta Asya Şamanist geleneklerinin yerel biçimlerini yansıtır. Hıdırellez kutlamaları, kurban törenleri ve toplu dua etkinlikleri gibi ritüeller, kolektif hafızayı canlı tutan unsurlar olarak yaşamaya devam eder.
Bu ritüellerin merkezinde genellikle topluluğun dayanışmasını simgeleyen öğeler bulunur: ateş, su ve toprak. Gölköy’de her yıl tekrarlanan bazı halk gelenekleri, Çepni kültüründeki “obaya aidiyet” anlayışını günümüze taşır. İnsanlar bu törenlerde hem geçmişle bağ kurar hem de topluluğun bir parçası olduklarını yeniden hatırlarlar.
Topluluk Yapıları ve Sosyal Örgütlenme
Gölköy’ün toplumsal yapısı, tipik bir Türk oba sisteminin yerel dönüşümünü gösterir. Aileler arasında sıkı dayanışma ağları bulunur. Düğün, cenaze ve imece gibi sosyal pratiklerde “yardımlaşma” yalnızca bir davranış değil, kimliksel bir zorunluluktur. Bu bağlamda, Gölköy halkının topluluk bilinci, bireysel kimlikten daha baskındır; tıpkı eski Türk topluluklarında olduğu gibi.
Yerleşim düzeni de bu yapıyı destekler. Dağ köylerinde geniş aileler aynı avluda ya da yakın hanelerde yaşar. Bu yapı, hem ekonomik hem de kültürel sürdürülebilirliği sağlar. Antropolojik olarak, bu durum akrabalık sistemlerinin kültürel sürekliliğini gösterir.
Semboller ve Kimlik: Geçmişin Sessiz Dili
Gölköy kültüründe semboller çok önemli bir yer tutar. Ev girişlerine asılan nazar boncukları, el dokuması halılardaki motifler, hatta kadınların taktığı başörtüler bile birer kimlik göstergesidir. Örneğin; “koçboynuzu” motifi, Oğuz kültüründeki erkeklik, güç ve koruyuculuk anlamını taşır. “Su yolu” deseni ise yaşamın sürekliliğini ve soyun devamını simgeler. Bu semboller, Çepni boyunun Anadolu’da benimsediği estetikle birleşerek özgün bir Gölköy kimliği yaratmıştır.
Gölköy’ün Kültürel Sürekliliği: Geçmişten Bugüne
Bugün Gölköy’ün kimliği, modernleşme ile gelenek arasındaki denge üzerine kuruludur. Genç kuşaklar şehirlerde eğitim alsa da, yaz aylarında köylerine dönerek ata ritüellerini sürdürür. Bu dönüş, sadece bir ziyaret değil; kültürel bir yeniden doğuş anlamına gelir. Böylece, Gölköy halkı hem modern dünyada yer bulur hem de tarihsel kimliğini kaybetmeden var olur.
Sonuç: Antropolojik Bir Davet
Ordu Gölköy, bir coğrafya olmanın ötesinde, Türk kimliğinin kültürel sürekliliğini temsil eden bir aynadır. Çepni boyunun izleri, ritüellerde, dillerde ve toplumsal dayanışmada hâlâ yaşamaktadır. Bu bölge, kültürlerin nasıl şekillendiğini, nasıl korunduğunu ve nasıl dönüştüğünü anlamak isteyen herkes için eşsiz bir laboratuvardır.
Bir antropolog gözüyle bakıldığında, Gölköy yalnızca bir yer değil; insanın kimliğini yeniden anlamlandırdığı, topluluk ruhunun hâlâ soluduğu bir yaşam alanıdır. Her ritüel, her sembol ve her hikâye, Türk boylarının bin yıllık yolculuğunun sessiz tanıklarıdır.